Gönüllü, ürettiği bir değer ya da hizmeti, kendisinden talep edilsin ya da edilmesin, hiçbir bedel beklemeksizin, karşılıksız, sadece faydalı olmak adına, değerini ve hizmetinin kalitesini bozmadan veren, yaşamı gönlüne sevdirmiş, gönlünü yaşama katmış kişidir.
Aç olmadığı halde açlığı hisseden ve aç olanı doyuran, üşüyen birisini giydiren, bir yaşlıyı ya da hastayı ziyaret eden, yolda gördüğü bir çöpü “bana ne” demeden alıp kaldıran, evinde ya da iş yerinde kâğıt atıklarını, tükenmiş pilleri, kullanılmayan ilaçları vb. yeniden kullanım için toplayan, ödevini yapamayan bir çocuğa yardımcı olan, mesleğini, bilgisini, parasını, şöhretini, ticari hayatının dışında, ihtiyaç sahibine bedelsiz olarak sunandır gönüllü.
Gönüllü sadece kendi adına “ne kazanacağını” hesap etmez, “ne kazandıracağını” da düşünür.
Yaşantımızı düzenleyen, bizi biz yapan, kimliklerimizi oluşturan değerlerimiz vardır. Yeminlerimizin çoğu, kutsal olduğuna inandığımız değerler üzerinedir. Din, vatan, bayrak gibi… Ancak gözümüzü bile kırpmadan can vermeye hazır olduğumuz değerlerimiz için, vakit, nakit ve emeğimizi verme konusunda aynı hassasiyeti göstermeyebiliyoruz. Değerlerimizi korumak için tabi ki gerekirse canımızı da veririz ama can vermeden, hatta bir sürü canı kurtarmak için verebileceğimiz o kadar şey var ki… Değerlerimiz için, kültürümüzün yüzyıllar sonrasına da aynı hassasiyetle ulaşabilmesi için gönüllü olmalıyız.
Değerlerimizi korumak, anlatmak ve yaşatmak için önemsememiz gereken bir kavram daha var; Kâinat… Teknolojik gelişmeler, kontrolsüz kullanılan kimyasal maddeler, engellenemeyen orman yangınları vb. kâinatın dengesini bozmakta, atmosferimiz telafisi mümkün olmayan zararlar görmektedir. Bundan dolayı ısı farklılıkları oluşmakta, bulutlar yağmur taşıyamamakta, sonuç olarak su kaynaklarımız hızla azalmakta, bazı canlı türleri yok olmakta, doğanın dengeleri bozulmaktadır. Bütün bu olanlara seyirci kalamayız.
Ve çocuklarımız… Toplumun genelinde anne ve babaların bütün gayretleri çocuklarının iyi bir okul okumaları, iyi bir diplomaya sahip olmaları içindir. Bu uğurda gece gündüz çalışır, yemez yedirir, giymez giydirirler. Onlara iyi bir yaşam sunma, rahat edebilecekleri kadar mal bırakma telaşesi ile çırpınıp dururlar. Böyle bir miras çocuklarımızı mutlu etmeye yeter mi acaba? Soluyamadıkları kirli havada, kendisi zengin ama yoksul bir çevrede, yoksulluğun getirdiği şiddet tehdidinde, kurulmamış dostluklar, fakirleşmiş bir kültür, sevgi ve hoşgörüsünü kaybetmiş bir toplumu miras bıraktığımızda, huzurlu yaşayabilirler mi sizce?
Ormanların katlini önleyen, canlıların neslinin devamını sağlayan, bayrağın ve kültürün değerini bilen, mutluluğu, hoşgörüyü ve saygıyı ödev edinen bir gönüllüler dünyası düşünsenize…
Kendimizden başlayan mutluluk ve fayda halkasını, diğer yaratılmışlara tutturmanın en kestirme yolu gönüllü olmaktır. Üzüntü ve sevinçleri paylaştıkça, kendinizi huzurlu hisseder, yarınlara daha bir umutlu bakar, özgüveninizi geliştirirsiniz. Yaşama sevincini, sabrı, özgüveni, emeği, hoşgörüyü ve huzuru arttırmak için gönüllü olmalıyız.
Siz niye onlardan biri olmayasınız?
Hanımlar Eğitim ve Kültür Vakfı paylaşmayı, insanlığı, sevgiyi, mutluluğu ve paylaşmanın getirdiği huzuru hatırlatmak, bu kavramları canlı tutmak için çaba sarf etmektedir. Yokluğun ve yoksulluğun en aza indirildiği bir dünyada çocuk, eğitim, kadın istihdamı, kültür, çevre ve sağlık gibi konuların önemsendiği bir aile yapısı oluşturmayı hedeflemektedir. Bu amaca ulaşmak için de değerlerine sahip çıkan, çocukları seven ve eğiten, sağlıklı yaşam için mücadele eden, doğaya saygılı olan gönüllülerle birlikte hareket etmektedir.
Hanımlar Eğitim ve Kültür Vakfı, faaliyetleri “iş” olarak görmeden, aşkla, sevgiyle yapan gönüllüler sayesinde yoksulluk ve yoksunlukla mücadele edebilmekte, çocukların yüzünü güldürerek anne ve babayı motive etmekte ve “mutlu aile” yapısını oluşturma yolunda çalışmalarını sürdürmektedir.